Önyargıları yıkmak gerek!

Toplum olarak önyargılarımızı kolay kolay yıkamıyor, alışkanlıklarımızı değiştirmekte zorlanıyoruz. Bu, yaşamın pek çok noktasında olduğu gibi otomobil tercihimizde de böyle.Mesela; 90’lı yılları bir düşünün... O zamanlar erkek kullanıcıların büyük bir bölümü ‘otomatik’ şanzımanlı otomobilleri kadın otomobili olarak nitelendirir, ‘erkek adam otomatik vites kullanmaz’ diyerek önyargılarını açık bir şekilde ortaya koyardı. Günümüzdeyse, geçmişin en koyu ‘düz vites’çileri bile otomatik şanzımanlı otomobilleri tercih eder hale geldi. Tabi bu noktaya ulaşmak öyle çok kolay olmadı, kafalardaki fikirlerin değişmesi uzun zaman aldı.Artık motor konusundaki önyargıları da yıkma zamanı. Çünkü artık düşük hacimli motorlarla karşı karşıyayız. Geçtiğimiz haftalarda kullandığım Focus’un 1-litrelik üç silindirli EcoBoost motoru da bunlardan biri. 'Bu küçücük motor bir Focus’a ne kadar yeter ki' dediğinizi duyar gibiyim. İşte bu da bir önyargı ve artık bu önyargınızı da çöpe atma vaktiniz geldi. Çünkü 125 beygirlik bu küçücük turbo motor, eski nesil 1.6 litrelik motorlardan daha fazla performans sunuyor, ayrıca tüketimi de daha düşük. Buna inanmakta zorlananlar olduğuna eminim. Gelecekte hacim küçültme yoluyla geliştirilen bu tip motorlarla daha çok karşılaşacağız. Bu yüzden onlara şimdiden alışalım derim.Peki insanları bu motorlara nasıl alıştıracağız? Öncelikle 1-litrelik EcoBoost gibi motorların müşterilere çok iyi anlatılması gerekiyor. Sadece yazılanlar, çizilenler ya da yüksek bütçeli reklamlar yetmez. Bence satış temsilcileri, showroom’lara gelen alıcıları bu otomobillerin direksiyonuna da oturtmalılar. Kısa bir test sürüşü, bu düşük hacimli ve verimli motorlar konusundaki ön yargıların daha kolay yıkılmasını sağlayacaktır.