SEKTÖREL › Shell'den çarpıcı bir rapor

Shell'den çarpıcı bir rapor

28 Şubat 2011 / 19:51 Shell’in “Signals and Signposts” adlı raporunda, önümüzdeki 40 yılda enerji sisteminde köklü gelişmeler yaşanacağı belirtiliyor

Shell'den çarpıcı bir rapor
Shell; küresel gelişmeler, dünyanın enerji arzı, kullanımı ve ihtiyaçları ışığında, enerjinin geleceğini mercek altına alan “Signals and Signposts” adlı raporuyla çarpıcı gelecek öngörülerinde bulundu. Raporda, önümüzdeki 40 yılda dünya enerji sisteminde köklü gelişmeler yaşanacağını, ekonomi, enerji ve çevre kaynaklı sorunlara karşı,  sivil toplum-kamu sektörü-özel sektör işbirliğinin yaşamsal önem kazanacağı belirtilerek, “Ortaklıklar ticari gerçeklik üzerine temellendirilmeli, fakat enerji ve çevreyle ilgili gelişmeler doğru yönde hızlanmalıdır. Tartışmayı endüstri ve coğrafi sınırlar ötesine genişletmeli ve derinleştirmeliyiz” uyarısında bulundu.

Raporu yorumlayan Shell Ülke Başkanı Ahmet Erdem, “Sorumluluk sahibi bir uluslararası enerji şirketi olarak Shell dünyanın gelecekteki enerji gereksinimlerinin ele alınmasına ve gelişmeler konusunda daha yaygın bir anlayışın geliştirilmesine kendisini adamıştır. Enerji senaryolarımızdaki en son güncellemeler, Signals & Signposts, küresel ekonomik zayıflama veya güçlenmeye doğru gidiş bağlamında düşüncelerimizi geliştirmektedir” dedi.  

Rapor özetle gelecek on yıllarda artacak olan dünya nüfusunun enerji talebinin, geleneksel enerji kaynaklarından sağlanan arzı aşacağını öngörüyor. Bununla birlikte CO2 ve diğer sera gazlarının oluşturduğu iklimsel ve çevresel baskılar ve bunun yanında içme suyuna erişim ve besin üretmek için toprak için artan rekabetin daha da yoğunlaşacağını belirtiyor.

Shell’in raporundaki enerji tahminleri şöyle:
1.     Dünya bir istikrarsız geçiş dönemine ve yoğunlaşmış ekonomik döngülere girmektedir. Durgunluk, petrol ve emtia fiyatlarındaki patlamayı durdurdu, ama bu geri gelebilir. Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler yoğun gelişmelerden geçmektedirler. Daha sıkı bir piyasa, fiyatlar üzerinde baskı yapmaya devam edecek ve istikrarsızlık meydana getirecektir. Politika geliştirmedeki ilerlemeler ve üretkenlikteki güçlü kazanımlar, son 20 yılda ekonomilerin enflasyonsuz büyümelerine yardımcı oldu. İyi politikalar,  iyi uygulamalar ve iyi şans birleşiminin ılımlaştırıcı etkisi gelecekte devam etmeyebilir.

2.    Enerji kullanımında bir kademe atlaması görülüyor. Gelişmekte olan ülkeler ile nüfus devleri olan Çin ve Hindistan; sanayileştikçe, şehirleştikçe, altyapı oluşturdukça ve ulaşım kullanımlarını artırdıkça,  ekonomik büyümelerinde enerjiyi en yoğun şekilde kullanacakları bir döneme giriyorlar. Talep baskısı, alternatif arzını ve enerji kullanımında daha verimli olmayı teşvik edecek. Fakat sadece bunlar artan talep gerginliğini tamamen dengelemeye yetmeyebilir. Gelişen ekonomilerin tarihsel gelişme modellerini izleyecek olurlarsa, 2050’ye gelindiğinde, enerjiye olan temel talep 2000 yılındaki düzeyinin üç katına çıkmış olabilir.  

3.    Kaba hatlarıyla, doğal buluşlar ve rekabet bu süre boyunca enerji verimliliği konusundaki ilerlemeleri temel talebi yüzde 20 oranında azaltacak şekilde teşvik edebilir. Arz artışındaki alışılagelmiş oranlar,  doğal bir biçimde enerji üretimini yüzde 50 oranında artırabilir. Fakat bu yine de arz ve talep arasında yılda 400 exa joule  civarında -yani 2000 yılında tüm endüstrinin boyutu kadar- bir açığa neden olabilir.  Bu açığın –yani Enerjideki Belirsizlik Döneminin- bir tür olağanüstü talep azaltımı ve olağanüstü arz artırımı birleşimi ile kapatılması gerekecektir.

4.     Arz, artan talebi karşılamakta zorlanacak. Gelecek on yılın sonunda, kolay erişilebilir petrol ve gazın üretimi tahmin edilen talep büyüme oranı ile örtüşmeyecektir. Bol miktarda kömür dünyanın pek çok bölgesinde mevcutken, taşıma güçlükleri ve çevresel bozulma nihai olarak bu büyümenin önüne kesebilir. Bu arada, biyo-yakıtlar gibi alternatif enerji kaynakları enerji karışımının çok daha önemli bir bileşeni olabilir fakat arz-talep gerilimini tamamen çözecek bir “sihirli değnek”  bulunmamaktadır.  

5.    Akıllı şehirler, sürdürülebilir politikanın desteklenmesi ve ticari ve teknolojik yenilikler bir miktar talep azalmasına yol açabilir. Aynı şekilde fiyat şokları, düşünmeden geliştirilen politikalar ve hayal kırıklığıyla sonuçlanan girişimler de. Zaman ölçütü temel bir faktördür. Binalar, altyapı ve enerji santralları on yıllarca ayakta kalır. Araç stokları 20 yıl sürebilir. Yeni enerji teknolojileri ticari ölçekte ortaya konulmalıdır. Bunların endüstriyel kapasite oluşturması ve enerji sisteminin en azından yüzde 1-2’sini karşılamaya yeterli olabilmesi için 30 yıllık sürdürülebilir iki basamaklı bir büyüme gerekir. Gelecek beş yılda uygulanacak politikalar gelecek on yıldaki yatırımlara şekil verir ki, bunlar da 2050 yılındaki küresel enerji fotoğrafını büyük ölçüde şekillendirir.

6.    Küresel ekonomik kriz, jeopolitik ve ekonomik gücün batıdan doğuya kaymasıyla örtüştü. Bu belirleyici kayma, küresel ekonomik ve politik sistemi de dönüştürmektedir. Değişim yavaş yavaş olmaktadır, ancak bunun potansiyel sonuçları derindir. Batıdaki ekonomik kriz bu eğilimi hızlandırabilir. Gelecek kuşaklar 2008’i bir dönüm noktası olarak görebilirler. Dünya belirsiz bir politika dönemiyle karşı karşıyadır. Stratejik hatalar ortaya çıkmaktadır. Yükselen güçler artan bir şekilde ve öz güvenle kendi ulusal çıkarları olarak gördükleri konularda ısrar etmektedirler. Bu kollektif güvenliği güvence altına alan küresel mekanizmaları baltalamaktadır.

7.    Çevresel baskılar artmaktadır. Fosil yakıtlarının enerji karışımındaki mevcut paylarını korumaları ve artan talebe cevap vermeleri mümkün olsaydı bile, insan sağlığını ciddi bir şekilde tehdit edebilecek olan karbondioksit salınımları karşımıza çıkacaktı. Fosil yakıt kullanımının azaltılması ve etkin bir karbondioksit yönetimine rağmen  önümüzdeki yol oldukça zorludur. Atmosferde istenen karbondioksit düzeyleri sınırları içinde kalmak gittikçe daha da zor hale gelecektir.

ÇOK OKUNANLAR