Rolls-Royce lüksü yeniden tanımladı

Geçtiğimiz aylarda düzenlenen geleneksel Concorso d’Eleganza Villa d’Este organizasyonunda gün ışığına çıkan Rolls-Royce Sweptail, 1920 ve 1930’lu yılların Rolls-Royce modellerinden izler taşıyan çok farklı bir tasarım sunuyor. Geniş bir panoramik cam tavana sahip olan bu iki koltuklu coupe, 20’nci yüzyılın başlarındaki otomobillerden ilham aldığı gibi, lüks yatlardan da esintiler taşıyor. Örneğin, otomobilin eğimli arka kısmının dünyanın en saygın yarış yatlarından esinlenilerek yaratıldığı açıklanmakta. Arkadan bakıldığında, üçgen formlu arka camın domine ettiği zarif ve sivri bir görünüm sunan Sweptail’in ön bölümüyse daha küt ve alıştığımız Rolls-Royce çizgilerine daha uygun bir tasarıma sahip ki; bu da ön ile arka bölümlerin tam bir kontrast yaratmasına neden oluyor. Adeta krallara layık olan bu iki kişilik Rolls-Royce, yandan bakıldığında ise sade ancak yüksek seviyede ihtişam barındıran bir form sunuyor.

Sweptail’in kabinine ise sade ve minimalist bir yaklaşım hakim. ‘Dünya gözlerinizin önünden kayıp giderken, içinde olunabilecek en güzel yer’ olarak tanımlanan kabinde, ustalıkla cilalanmış Macassar Ebony ahşabı Paldao ile süslenerek eşsiz bir ortam yaratılmış. Ön konsolda yer verilen el yapımı saat de, Sweptail’deki her detayın özel olduğunun bir kanıtı gibi adeta. Otomobilin klasikle modernin harmanlanmasıyla yaratılan iki kişilik yaşam alanında açık bej ve koyu kahve deri kaplamalara yer verilmiş. Sweptail’in ayrıca bugüne kadar dizayn edilmiş en sade konsola sahip olduğu da belirtilmekte.

Sweptail, sahibini daha da özel hissettirecek benzersiz detaylara da sahip; bir tuşa basılarak yerinden çıkartılan iki adet el yapımı çanta da bu detaylar arasında. El yapımı olan bu çantalar dizayn ekibi tarafindan geliştirilerek tam bir set haline getirilmiş. Son derece kişisel ve sahibine özel üretilmiş olan Rolls-Royce Sweptail, el işçiligi kalitesini bu gibi detaylarında da gözler önüne seriyor.